İSTANBUL MANZARALARI
PAZARLAR, SOKAKLAR, İNSANLAR
Rengarenktir İstanbul pazarları. Her semt pazarının ayrı bir havası vardır. Kimisi sosyete pazarı, kimisi halk pazarı... Bağırıp çağıran pazarcılar, her serginin başında bir hazine bulmuşçasına heyecan içinde eşyaları karıştıran müşteriler, simitçiler,yaşlılar, gençler,bebek arabasıyla pazara gitme gafletinde bulunmuş taze anneler,yankesiciler, daha neler neler..
Sebze- meyvenin her türlüsüne rastlarsınız İstanbul pazarlarında.. Domatesler mis gibi kokar, dolmalık biberler Amerika`da bir adam doyuran o koca biberlere inat küçücük minicik,körpeciktir...Meyveler, zeytinciler, ürünleri pek de hijyen görünmeyen peynirciler... Ama İstanbul pazarlarının asıl renkli yanı giyim kuşam kısmıdır. Kadıköy`deki Salı pazarı, Bakırköy pazarı gibi pazarlar daha çok giyim eşyalarının renkliliği ve çeşitliliğiyle ünlüdür. Ayakkabıcılar, çantacılar, her türlü markanın taklit ürünleri, ihracat fazlası kıyafetler, parfümler, gözlükler... Yok yoktur İstanbul pazarlarında...
Fatih`teki Çarşamba pazarı ve Fındıkzade`deki Cuma pazarı uğrak yerlerimden oldu son 10 gündür. İkisinin de Salı pazarından eksiği yok, fazlası var. İğne atsanız yere düşmez.Fiyatlar derseniz her telden çalıyor.. Mağaza fiyatlarını geride bırakmayan ürünler oldğu gibi, 3 buçuk liraya badi, 6 liraya etek, 5 liraya eşarp dahi bulabilirsiniz. Züccaiye ürünleri bilhassa plastik ve porselen mutfak eşyalarında müthiş bir renklilik sözkonusu.
RENKLİ ŞEHRİN PEK DE RENKLİ OLMAYAN MANZARALARI
Herşey iyi hoş da, bizler pek hoş değiliz gibime geldi yine bu sene. Bazı insanların birbirine karşı tahammülsüzlüğü, sabırsızlığı, mahalle ağzıyla konuşmalar, hakaretler `eyvah` dedirtip, dudak ısırtıyor insana. Satıcıların birçoğu `müşteri velinimetim değildir` diyor adeta; zira sergideki eşyaları karıştırıp kendine göre birşeyler bakan müşteriyi fena halde azarlayabiliyorlar zaman zaman. Pazara gitme hevesiyle bebek arabasıyla kalabalığa dalan genç anneler, kalabalıktan bunalmış bazı teyzelerin direkt hedefi olup, bir güzel paylanıyorlar. Minik oğluma evde annem baktığı için şükrediyorum kendi kendime..
Bu kadar kalabalık biraraya gelir de, yankesicilere gün doğmaz mı? Geçen yıl bir genç kızın cep telefonunu alıp kaçmaya çalışan bir yan kesicinin kızlar tarafından bir güzel pataklandığına şahit olmuştum. Geçtiğimiz gün de alışveriş yaparken çantası kesilen ama bunun farkında bile olmayan bir kadın, yankesicilerin mağduru oldu. Kimbilir daha kimlerin canı yandı. Ee kolay değil,`mal canın yongasıdır`diye boşuna dememişler. Benim de üniversite hayatımın ilk yılında tramvay da başıma gelmişti bu iş. Hiç anlamadan çantamdan cüzdanımı nasıl alıvermişler bilemiyorum. Keşke yeteneklerini hayırlı işlerde kullansalar...
YİNE DE VATAN, İLLE DE VATAN
Evet, memleket bu olumsuzluklara rağmen hala güzel... Ben insan ilişkileri konusunda avam tabirle biraz `tırsmış` olsam da, alışveriş yaparken pazarda da, mağazada da her an ekşi bir yüzle karşılaşmaktan çekinir olsam da, trafikte arabayı üstüme üstüme süren sürücülere sinir olsam da,yine de Turkiye cok güzel, shish kabab harika, Turkish delight nefis, Süleymaniye huzurlu, bogaz püfür püfür...
Saturday, May 19, 2007
Gönderen Gazeteci zaman: 6:08 AM
Etiketler: Gezi-hatira
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
12 comments:
Istanbul'da cok kalamadigim icin pazarlari gezememistim :( Senin resimlere bakip hasret gidereyim;)
Bizim en cok gittigimiz bize kismen yakin oldugu icin cumartesi kurulan Besiktas pazariydi :) Oraya gidersen benden selam soyle:)
Gercekten gazetecim burdan vatan hasreti , vatanim diye gidiyoruz bizim insanimiz cana yakindir ,anlayislidir diye ama bazen beklentilerimizin disinda seylerle karsilasinca hos olmuyo sahsen.O guzelim pazarlarda gezinirken bu yazda buralarda kalmis memleketlinide unutma olur mu?
Sevgili Nesrin,
Muhtemelen ekleyeceğin "Ortaköy" gezimizden döneli henüz 1 saat oldu.. hani demiştin ya, yorum yazarsın belki diye.. yazıyorum işte bak, bensiz geziyorsun pazarları ama olsun.. ben senin gibi "özlemeyi" bilemediğim için, senin gibi "kavuşmaları" da bilemiyorum. Memleket, benim için hep memleket, senin gibi gurbetim olmadı ki. şükür.. Rabbim daha başka türlü ayrılık vermesin tabi ki..
Pazar fotoğraflarına bakarken düşündüm de, içindeyim aslında ama çok da dışında..
Aslında başlarken, daha yorumsal bi yazı olsun istemiştim ama ben yazmaya başlayınca aynı mecrada akıtamıyorum kelimeleri.. Tek bildiğim artık çok yorulduğum.. Hani senin uçaktan çektiğin fotoğraflardaki gibi çok uzaklardan bakıyorum kendime de, benim dışımda akıp giden hayata da..
Bu yazı, bi mazeret bildirimi değil, bi özür değil, yani ne bileyim adlandırmaya çalışma.. Dedim ya, tek bildiğim artık çok yorulduğum...
Selamlar..
Lamacım, cok eskiden bir kez gitmiştim Beşiktaş pazarına. Biz okul yıllarında da,sonrasında da Beyazıt,Fatih civarlarındaydık.Dün Beşiktaş`taydım pazar olmasa da.. Yagmurlu bir Beşiktaş, Ortaköy gezmesi oldu.
Çarşıdan pazardan bir isteğin varsa söyle lütfen
Sevgiler
Nesrincim, Allah yardımcınız olsun.Türkiye`ye gelemediğim yıllarda çok çekmiştim bunun acısını.Çevremdeki arkadaşlar tatlı bi telaş içinde Türkiye`ye gitme hazırlığı yaparken, valiz hazırlayıp ne kadar sevinçli olduklarını anlatırken, benim içim daralır,kendi kendime üzülür,içlenirdim.Kaç yaz geçti böyle ağlaya ağlaya.her yaz başında aynı işkenceyi yaşıyordum. Gidenler gidemeyenin halini nereden anlasın? Çok şükür o günler geride kaldı, tekrar yaşanmaz inş.Gidemeyenlere de Allah sabır ve gitme imkanı versin inş.
Sevgiler güzel arkadaş
Nurdanım biliyo musun bazen sırf şu kavuşmaların lezzeti, uçağın içine bindiğinde son durakta varacağın yerin hayali için bu gurbet çekilir diye düşünmüşlüğüm olmuştur zaman zaman.Belki biraz abartı ama öyle işte..Bütün bir yıl boyu birşeyi ümit etmek,beklemek ve sonra aylardır,bazen yıllardır görmediklerine kavuşmak.Tek düze giden hayatta başka bir tat..
ama bunun yanı sıra düşünüyorum da, büyüdükçe içimdeki çoşkular küçülüyor,heyecanlar ölüyor,her ne kadar hayatta yaşanan sevinçler, kavuşmalar varsa da beklenen çoskuyu yaşayamıyor insan.Gördüğüm onca güzelliklere rağmen şöyle içim dolup dolup taşmıyor...Kelimelerle ifade edebileceğim birsey değil bu galiba. Ama zaten sonsuz sevinç ve mutluluğun yeri de burası değil ki..
Neyse lafı uzatmayayım,bu akşam geliyosunuz değil mi?? Brovni yapıcam size
ben daha hala pazara gidemedim nesrıncım yaaaa :{{ hatta kemeraltına bile gidemedim daha :{{{
cok guzel fotolar cekmişsin hemen gidesim geldi walle ..
kocaman öperım , bu akşam gulenaylardayız ;) hadi sen de gel :)
izmir,den kocaman sevgıler :)
nesirncim,
kendim icin degil de insanlik adina bir istegim olacak :P Hani burdayken demistim ya kitap, Daisy'de vardi hani ,anladin mi?
Bir de pembe etek istiyorum IMC'den mi ne almistin sen :P
Sumeyracım haberlerinizi aldım bütün kızlar toplanmıssınız. İzmirlilere selam burdan. Simdi Tekirdagdayım ben de.
Cocuklar nasıl buldular Turkiye`yi? En keyifli onlardır sımdı.
Sevgiler, ablam da yanımda, ondan da selamlar var İzmirin guzellerine
Lamacım özelime ayrıntılı bir emailini bekliyorum,buraya o kadar adapte olmusum ki, orada konustuklarımıza dair pekbişey de hatırlayamıyorum.malum tatilcilik sendromu :P
Pembe Lamaya pembe etek ne de yakısır di mi ama şimdi? Aman Sumeyra duymasın!
Selam, gazeteci.
Bloguna bir kaç kez uğramış olmama rağmen, profilini ilk deka okudum.
Ben de 96 yılında İ.Ü. İletişim fakültesine (halkla ilişkiler) başlamıştım. Dönemler yakın geldi.
Acep tanışıyor olabilir miyiz diye merak ettim doğrusu...
Merhaba takıntılıbucur, teşekkür ederim ziyaretin için.ben 95 girişliyim fakülteye. Sınıflar malum çok kalabalık oldugundan sınıf arkadaslarımızın bile cogunluguyla tanışmadan mezun olduk. SOn senede de okula pek ugramadık calışmaya başlayınca. Ama belli olmaz, belki görsek birbirimizi hatırlayabiliriz :) Siz nerede çalıştınız? Blogunuza müsait bir vakitte uğrayacagım. Şimdi iki yaşındaki küçük yaramazım fırsat vermiyor.
Sevgiler
Post a Comment