yuruyelim seninle istanbul'da
Tuesday, November 27, 2007
Yuruyelim Seninle Istanbul'da
yuruyelim seninle istanbul'da
Gönderen Gazeteci zaman: 8:27 PM 10 yorum var.
Etiketler: Kitap
Friday, November 2, 2007
Severim
Gönderen Gazeteci zaman: 1:38 AM 7 yorum var.
Sunday, October 28, 2007
Alti bezli minik yaratiklar
- Paylasmak istemeyip bagirip, cagirip tepinmeye basladiklari zaman dikkatlerini baska yone cekin. Oyuncak kavgasi yaptiklari an, paylasma hakkinda konusmak icin uygun zaman degildir. Ayrica oyuncagi ellerinden almak da cok iyi degildir. Dikkatlerini baska yone cekin, mesela "aa bak disaridaki kusa" diyin. Paylasma hakkindaki konusmanizi cocugunuzun sakin oldugu bir zamana birakin.
- Cocugunuzu arkadasi evinize geliyorsa, cocugunuz icin cok onemli olan esyalari ortadan kaldirin. Bu onun icin ozel bir oyuncak ya da battaniye vs. olabilir. Bunlari ortadan kaldirdiginizda paylasma (paylasmama) kavgasi da dogal olarak cikmaz.
- Cocugunuz bir esyasini paylastiginda bunun farkinda oldugunuzu ve desteklediginizi belli edin. Cocougunuz bir oyuncagini arkadasina uzattiyorsa "Aferin! Paylasman cok iyi bir davranis" deyin.
- Paylasma kavrami, soyut bir kavramdir. Cocugun anlamasi zor olabilir. Cocugunuz bir paylasimda bulundugunda, dikkati bunun uzerine cekmek, "Aferin! Bak arkadasinla oyuncagini paylastin. Cok iyi." demek bu kavrami somutlastirip, cocugun anlamasina yardimci olur.........
.............................. seklinde devam ediyor yazi.
(1) Today's Family Magazine Lake County
Gönderen Gazeteci zaman: 2:18 AM 4 yorum var.
Saturday, October 20, 2007
Eski Bir Bayram Yazisi
Bayram biteli bir hafta oluyor ama blogla hic ilgilenemdigim icin birseyler karalayamadim. Yillar once (tam hatirlayamiyorum kac yil gectigini ama 4-5 yil once galiba) yine bir bayram ustu gazeteye yazdigim bir bayram yazimi paylasmak istedim burada. Chicago'da yasiyorduk o zaman. Bayram kutlamasi haberi niteliginde yazildigindan bazi ayrintilari kesiyorum, biraz alinti yaparak yayinliyorum.
DOSTLARLA BERABER (BAYRAM)
Bir bayram daha geçti, gitti. Çocukluğumuzun bayram sabahlarını yaşayamadık belki. Yatağımızda, bir an önce bayram sabahına ulaşmak için kendimizi uyumaya zorlayamadık. Yepyeni kırmızı ayakkabılarımızı giymek için de sabırsızlanmadık besbelli. Komşu ve akrabaların ellerini öpüp, harçlıklarımızı toplamanın hazzını da yaşayamadık. Bir çoğumuz bayrama babamızın elini öperek de başlayamadık. Ama olsun, dostlarımız vardı bayram sabahı Chicago’da, birbirimize hem anne, hem baba, hem de kardeş olduğumuz dostlarımız. Çocuklarımızın teyze, amca hasreti çektiği bu uzak diyarlarda, varlıklarıyla bu eksikliği dolduran dostlarımız. Hiç aklımıza gelir miydi valizlerimizi yüklenip ana yurdumuzu terkederken, binlerce kilometre uzakta, bunca dost bulacağımız. Aklımıza gelir miydi aynı annelerimizin yaptığı gibi, dost ahbab ziyaretlerine elimizde bir tatlıyla gideceğimiz. Ya da evdeki tuzumuzun bittiğini en olmadık bir zaman da farkedince, bir parça tuz isteyeceğimiz komşularımızın olacağı yanımızda. Aklımıza gelmedi belki. Ama şanslıydık. Onlar vardı ve bayramda da yanımızdalardı. Chicago’da da bayram sabahı, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi bayram namazının kılınmasıyla başladı. Biraz mutluluk, biraz özlem, biraz da burukluk vardı yüreklerimiz de. Chicago’da yaşayan Türk toplumu her zaman olduğu gibi.........................................................................................................................................................
...............................................................................................................................................................
.................... yazinin devamini yayinlamiyorum, bu kadar yeter
Chicago'yu anmisken, oradaki eski dostlari da anmamak olmaz. Tabii her ne kadar blogunu takip ediyoruz, bidi bidi bidi deseler de, yorum yazmakta tembellik gosteriyorlar. Bazilari da yazdiklarini ama yorumlarinin kayboldugunu iddia ediyorlar. Bakalim gunun birinde oradaki dostlar da sadece okumakla yetinmeyip bir kac satir karalayacak mi?? Ozledim sizi kizlaaarrr :)
Gönderen Gazeteci zaman: 11:53 PM 5 yorum var.
Monday, September 17, 2007
Bir Guzel Ay
Ramazan gelince insan Turkiye'yi daha da bir ozluyor. Hele de Istanbul'u. Sultanahmet'teki Ramazan etkinlikleri, mekanin manevi havasi, kitap fuari... Universite yillarimda Ramazan aylarinda giderdik Sultanahmet'e. Beyazit'tan yola revan olup, Divanyolu'nu arsinlayip, Cemberlitas'i gecip, Sultanahmet'e yurumek ayri bir keyif verirdi bana. Yillardir yasayamadigimiz tatlar bunlar. Ne sicak pide, ne ezan sesi, ne iftara yetismek icin kosusturan insanlar, ne o Osmanli yadigari camiileri susleyen mahyalar var burada. Ama ne var ki, yasadigimiz her yerde, gittigimiz her mekanda yeni seyler ogreniyoruz. Ehh sicak pide alacagimiz bir firin yoksa, yemek bloglarindan bir pide tarifi alip, evde yapiveriyoruz. Istanbul'u ozleyince de eskiden cektigimiz fotograflara bakiyoruz. Hem bugunu, hem gecmisi birarada yasatan mekanlariyla, Istanbul gercekten ruh sahibi, yasayan bir sehir. Iste o sevgili sehirden Ramazan'i hatirlatan kareler. (Her ne kadar gectigimiz yil Mayis sonunda Istanbul'un fetih kutlamalari sirasinda cekilmis olsalar da...)
(Sultanahmet Camii-Blue Mosque)
(Sultanahmet Meydanindaki meshur Alman Cesmesi)
Gönderen Gazeteci zaman: 12:14 AM 14 yorum var.
Etiketler: Hayatin guzel kareleri
Friday, September 7, 2007
Kuzenlerde Kahvalti
Iste tatli bir tatil hatirasi... Bu yaz tatilinden biriktirdigim guzel anilari bloguma koymak istiyorum ki, hep gozumun onunde olsunlar. Istanbul'da kuzenlerimin bekar evinin balkonunda yaptigimiz guzel kahvaltilardan biri bu da. Bu yaz onlarin islerinin yogunlugundan fazla gorusemedik maalesef ama gecen sene bu kahvaltilarin ve muhabbetlerin sayisi cok daha fazlaydi. Istanbul'un gobeginde nadir bulunan tarla-bahce manzarasi esliginde. Sizi ozledim milleeeettt.... Ahh ahh keske siz de benim evime gelebilseniz de, ben de size boyle kahvaltilar hazirlayabilsem... Iste boyle, gonul muhabbet ister bu uzak diyarlarda, kahvalti bahane....
Bu arada hayiflandigim bisey var. Butun yaz boyunca canim ablacigimin ve annecigimin bize hazirladigi sofralardan birini bile fotograflamamisim, ona yaniyorum.
Gönderen Gazeteci zaman: 12:04 PM 18 yorum var.
Etiketler: Tatil Hatiralari
Monday, September 3, 2007
Yeni sayfa
Gönderen Gazeteci zaman: 3:12 PM 3 yorum var.
Monday, August 13, 2007
Daralan gonul
Cenâb-ı Hakk’ın Kâbız isminin tecellileri mutlaka her insanda tesirlerini gösterir. İnançsız kimselerde bu tesirler, bunalım, stres ve buhran şeklinde ortaya çıkar; onlarda intiharlara sebebiyet veren sâik de çoğu zaman bu türlü bir kabz halidir. Mü’minlerde ise, her kabz bir teyakkuz faslı ve Mevlâ-yı Müteâl’e gönülden teveccüh çağrısıdır. İnsan mütemadiyen Bâsıt isminin mazharı olsa ve hep ilahî ihsanlarla karşı karşıya bulunsa, onun nimetlerin kadrini bilememesi, kendini salması ve nankörce davranması söz konusu olacaktır. O ard arda lutfedilen nimetlerin muvakkaten kesildiğini de görmelidir ki, onların kıymetlerini anlasın. Bu açıdan, bast halinde rahatça kulaç atıp ileriye doğru gidebilmenin zevkini duyabilmek için ara sıra kabza maruz kalmak ve bir tutukluk yaşamak da gerekmektedir.
Gönderen Gazeteci zaman: 2:28 PM 2 yorum var.
Monday, July 30, 2007
Şehirde Yaşam
ŞEHİRDE YAŞAMA SANATI KURSLARI
Gönderen Gazeteci zaman: 4:35 PM 0 yorum var.
Etiketler: Yoru(m)yorum
Sunday, July 29, 2007
Kapadokya
Kapadokya Persçede 'Güzel atlar ülkesi' anlamına gelirmiş. At değil ama deve gördüm çevrede. Turistik amaçlı kullanılıyorlar sanırım
Bundan 60 milyon yıl önce, Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla (aşındırtılmasıyla :) ortaya çıkmış peri bacaları.
Bu kare de Derinkuyu yeraltı şehrinden. Yaklaşık 100.000 kişilik bir topluluğun barınma, yeme, içme, ibadet, savunma ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde bir yeraltı şehri. Şarap üretimi yapılabilen, içinde su kuyusu ve ahırlar bulunan yeraltı şehrinin 18-20 kat olduğu bilinmekte. Bu katlardan sadece sekizi temizlenerek ziyarete açılmış. Yaklaşık 52 havalandırma bacasına sahip bu şehrin ziyarete açılan 8 katını bile gezmek epey vaktimizi aldı. Yerin altına doğru ilerledikçe zaman zaman bizi zorlayan daracık tünellerden geçtik, merdivenlerden indik. İçerisi epey serindi. Bu fotoğraftaki oda eğitim ya da ibadet amaçlı kullanılıyordu, rehberimiz anlatmıştı ama çok net hatırlamıyorum. Daracık dehlizlerde, karanlık odalarda kimbilir neler yaşanmıştır. Bazı insanları hapsettikleri daracık, karanlık, mezar gibi yerleri ürkütücüydü.
Temmuz 2007
Gönderen Gazeteci zaman: 9:19 AM 0 yorum var.
Etiketler: Gezi-hatira
Friday, June 29, 2007
SICAAKKK! ÇOOOK SICAK ...
Evet, Türkiye'nin gündemine sıcaklar oturdu. 3-4 haftadır Tekirdağ'daydım. Geçen hafta, çok özlediğim İstanbul'a geri dönmüştüm ama bu dönüş öyle pek zevkli olmadı. Öyle bi sıcak bastırdı ki, herkesin basından da takip ettiği gibi son 70 yılın en sıcak günlerini yaşadık, yaşıyoruz da galiba hala. İşte İstanbul'da yaşamaya ancak 1 hafta dayanabildim ve oğlumu, yeğenimi alıp doooğru Tekirdağ'a annemlere koştum.Ablacım da okulu kapanınca gelecek inş.Yolda, 6 yaşındaki yeğenim bile sıcaktan o kadar bunalmış olmalı ki ''Teyzee! Keşke kar yağsa. Ben kışı çok özledim' diye söylendi. Akşam eve girince dört bir yandan açılmış pencerelerden içeri süzülen serin rüzgar, uçuşan perdeler sıcaktan ve stresten gerilmiş sinirlerime doğrusu çok iyi geldi. Tekirdağ bugün de serin sayılır. Yani 30 dereceye ne kadar serin diyebilirseniz. Annemlerin evi ki yazın bile serin ve esintili olmakla bilinir, o çok sıcak günlerde kaynamış. Annem termometreli bi saati pencerenin önüne koyduğunda sıcaklığın 50 dereceyi bulduğunu,hatta saatin geçici bir süreliğine kararıp şaşkına döndüğünü anlattı. Salonun pencereye yakın bir köşesinde de 36 dereceyi bulmuş sıcaklık. İste bizim evin ölçümleri böyle. Buralar da sıcak olur yazın ama bu kadarını Trakya halkı da uzun zamandır görmediğinden herkes sudan çıkmış balığa dönmüş durumda. İnsanlar adeta yaşam mücadelesi veriyor. Babam bikaç gün önce klima almaya gitmiş ama servisleri çok yoğun olduğundan hala gelen giden yok. Bekliyoruz... Neyse ki gece 29, bugun de 30 derece sıcaklık var evde. Nefes alınabiliyor en azından. Allah sonumuzu hayır etsin... İnsanoğlu ne kadar aciz...
Uzmanlar, aşırı sıcaklarda vücutta hormonal değişiklikler görüleceğini belirterek, “Sıcak havalar insanları daha sinirli hale getiriyor. İnsanlar daha asabi oluyor” diyorlarmış. Gerçekten de öyle..
Gönderen Gazeteci zaman: 9:56 AM 6 yorum var.
Saturday, May 19, 2007
İSTANBUL MANZARALARI
PAZARLAR, SOKAKLAR, İNSANLAR
Rengarenktir İstanbul pazarları. Her semt pazarının ayrı bir havası vardır. Kimisi sosyete pazarı, kimisi halk pazarı... Bağırıp çağıran pazarcılar, her serginin başında bir hazine bulmuşçasına heyecan içinde eşyaları karıştıran müşteriler, simitçiler,yaşlılar, gençler,bebek arabasıyla pazara gitme gafletinde bulunmuş taze anneler,yankesiciler, daha neler neler..
Sebze- meyvenin her türlüsüne rastlarsınız İstanbul pazarlarında.. Domatesler mis gibi kokar, dolmalık biberler Amerika`da bir adam doyuran o koca biberlere inat küçücük minicik,körpeciktir...Meyveler, zeytinciler, ürünleri pek de hijyen görünmeyen peynirciler... Ama İstanbul pazarlarının asıl renkli yanı giyim kuşam kısmıdır. Kadıköy`deki Salı pazarı, Bakırköy pazarı gibi pazarlar daha çok giyim eşyalarının renkliliği ve çeşitliliğiyle ünlüdür. Ayakkabıcılar, çantacılar, her türlü markanın taklit ürünleri, ihracat fazlası kıyafetler, parfümler, gözlükler... Yok yoktur İstanbul pazarlarında...
Fatih`teki Çarşamba pazarı ve Fındıkzade`deki Cuma pazarı uğrak yerlerimden oldu son 10 gündür. İkisinin de Salı pazarından eksiği yok, fazlası var. İğne atsanız yere düşmez.Fiyatlar derseniz her telden çalıyor.. Mağaza fiyatlarını geride bırakmayan ürünler oldğu gibi, 3 buçuk liraya badi, 6 liraya etek, 5 liraya eşarp dahi bulabilirsiniz. Züccaiye ürünleri bilhassa plastik ve porselen mutfak eşyalarında müthiş bir renklilik sözkonusu.
RENKLİ ŞEHRİN PEK DE RENKLİ OLMAYAN MANZARALARI
Herşey iyi hoş da, bizler pek hoş değiliz gibime geldi yine bu sene. Bazı insanların birbirine karşı tahammülsüzlüğü, sabırsızlığı, mahalle ağzıyla konuşmalar, hakaretler `eyvah` dedirtip, dudak ısırtıyor insana. Satıcıların birçoğu `müşteri velinimetim değildir` diyor adeta; zira sergideki eşyaları karıştırıp kendine göre birşeyler bakan müşteriyi fena halde azarlayabiliyorlar zaman zaman. Pazara gitme hevesiyle bebek arabasıyla kalabalığa dalan genç anneler, kalabalıktan bunalmış bazı teyzelerin direkt hedefi olup, bir güzel paylanıyorlar. Minik oğluma evde annem baktığı için şükrediyorum kendi kendime..
Bu kadar kalabalık biraraya gelir de, yankesicilere gün doğmaz mı? Geçen yıl bir genç kızın cep telefonunu alıp kaçmaya çalışan bir yan kesicinin kızlar tarafından bir güzel pataklandığına şahit olmuştum. Geçtiğimiz gün de alışveriş yaparken çantası kesilen ama bunun farkında bile olmayan bir kadın, yankesicilerin mağduru oldu. Kimbilir daha kimlerin canı yandı. Ee kolay değil,`mal canın yongasıdır`diye boşuna dememişler. Benim de üniversite hayatımın ilk yılında tramvay da başıma gelmişti bu iş. Hiç anlamadan çantamdan cüzdanımı nasıl alıvermişler bilemiyorum. Keşke yeteneklerini hayırlı işlerde kullansalar...
YİNE DE VATAN, İLLE DE VATAN
Evet, memleket bu olumsuzluklara rağmen hala güzel... Ben insan ilişkileri konusunda avam tabirle biraz `tırsmış` olsam da, alışveriş yaparken pazarda da, mağazada da her an ekşi bir yüzle karşılaşmaktan çekinir olsam da, trafikte arabayı üstüme üstüme süren sürücülere sinir olsam da,yine de Turkiye cok güzel, shish kabab harika, Turkish delight nefis, Süleymaniye huzurlu, bogaz püfür püfür...
Gönderen Gazeteci zaman: 6:08 AM 12 yorum var.
Etiketler: Gezi-hatira
Tuesday, May 15, 2007
GÖKYÜZÜNDEN NEW YORK
Sag köşeden ortaya dogru uzanan kara parçası Manhattan,tabii cok uzaktan çekebildiğim için gökdelenler hayal meyal görünüyor.
Atlas okyanusu kıyıları...
Gönderen Gazeteci zaman: 3:26 AM 1 yorum var.
Etiketler: Gezi-hatira
Thursday, May 10, 2007
Türkiye'deyim
MEMLEKET HAVASI
Bize epey uzun gelen yorucu bir uçak yolculugundan sonra cok şükür memleketimize ve sevdiklerimize kavuştuk...
(Fotografı gecen yıl geldiğimde kuzenim cekmişti.Gülhane Parkı`ndaki Tepeüstü çay bahçesi.Sanırım Nisan ayı ya da Mayıs başıydı,epey üşümüştük o gün. Nefis bir İstanbul manzarası var. Bu yıl henüz gidemedik.)
Gönderen Gazeteci zaman: 6:18 PM 9 yorum var.
Wednesday, April 25, 2007
Nice yillara
NICE MUTLU YILLAR DILERIM ABLACIGIM!
Eveeetttt 25 Nisan canim ablacigimin dogum gunu. Guzel ablacigima, Rabbim'den sevdikleriyle beraber gecirecegi nice mutlu, huzurlu ve saglikli uzun yillar dilerim. Iki cihanda da mutlu ol ins bitanem. Gecen yil dogumgunu pastana iki gun gecikmeyle yetisebilmistim. Hala tadi damagimdadir. Bu sene de bi dilim ayir diyecegim ama gelene kadar bayatlar. Napalim, kismet..
Eveet, gelelim blogumun hal-i pur melaline. Herkes sitem etmekte hakli tabii. Neredeyse 1 ay gecmis son yazimin ardindan. Ama bastan soylemistim bu gazeteci tembel gazeteci diye. Sevgili arkadaslarim sagolsunlar, kimisi siteyi basmayi dusunuyor, kimisi tembellik kardesi olduk diye seviniyor (di mi Baharcim??Ben de senin sayfana gelince hala eski postu gorunce mutlu oluyordum canim, bil mukabele yani; amma velakin benden hizli cikip yenilemissin)...
29 Mart'taki postta, buralara bahar geldi demistim. Cok gecmeden kis geri geldi o baharin ustune.(Zehra'nin da dedigi gibi :) Balkonumuzun kenarindaki kucuk agacin yesermis yapraklari kurudu, kavruldu. Sonra tam yeniden bahar geldi derken, yine soguklar bastirdi. Geceleri bardaktan bosanircasina yagan yagmurlar, serin hava...Son zamanlarda 'evdeki gazeteci'ye bi haller oldu. Bilhassa Chicago yillarinda ve bebek oncesi zamanlarinda 'bilgisayarim benim canim, arkadasim, dostum filan diyerek, internetle yatip, internetle kalkan gazeteci gitti, yerine bebek sallayip yatan, sabahlari can hiras feryatlarla 'annneee' diye uyanan (sanki ne varsa o kadar bagiracak) bi sevimli yaratikla kalkan bi gazeteci geldi. Yani yaklasik iki yildir bu boyle de, son zamanlarda bilgisayar ve internetten iyice uzaklasir oldu evdeki gazeteci. Yani bunun sebebi emektar masaustu bilgisayarin gocmesi, sonra tamiri, sonra yeniden minik sevimli! yaratigin eziyetlerine dayanamayarak 'artik ben yokum'demesi, 'sen yoksan ben de su kalu beladan kalma antika laptopla yetinmesini bilirim diyen 'evdeki gazetecinin' yine evdeki minik yaratigin yeni icraatlari sonucunda avucunu yalamasi olabilir ki soyle; antika laptopun antika tuslari minicik, ufacik, kucucuk parmaklar tarafindan hergun biraz daha fazla sokulup, neredeyse tek disi kalmis canavar haline getirildiginden, artik bilgisayarda yazi yazmak eziyet haline gelmis bulunmakta... ve bunlarin da otesinde gazetecinin bilgisayar basinda artik cani sikilmakta.
Bak yine yoruldum, belim,bacaklarim agrimaya basladi masa basinda. Bizim sevimli yaratik (geceleri aglaya bagira uyandiginda o kadar da sevimli gelmiyo ama neyse) beni cagiriyo. Bu cocuklar gecenin bi vakti ne diye kalkarlar ki???
Gönderen Gazeteci zaman: 10:47 PM 11 yorum var.
Wednesday, March 28, 2007
Buralara da Bahar Geldi
Gönderen Gazeteci zaman: 11:11 PM 13 yorum var.
Etiketler: Hayatin guzel kareleri
Buralardan bir yazar gecti..
Gönderen Gazeteci zaman: 10:15 PM 2 yorum var.
Etiketler: Kalem isleri
Sunday, March 18, 2007
Gönderen Gazeteci zaman: 10:39 PM 13 yorum var.
Gönderen Gazeteci zaman: 12:47 AM 6 yorum var.
Monday, March 12, 2007
Haftasonundan iki film
Ilki Bush'la baskanlik yarisinda once kazandigi soylenerek Amerika Birlesik Devletleri baskani olarak ilan edilen, sonra da enteresan bir sekilde onun degil de Bush'un kazandigi bildirilen (Florida olaylari...) Al Gore'un hazirladigi "An Inconvenient Truth, Global Warning" adli belgesel film. Kuresel isinmanin dunya capinda bir problem olarak kabul edilmesini saglamak icin hazirlanmis filmi, belgesel severlere ya da konuya ilgi duyanlara tavsiye ederim. Kuresel isinma konusunda genis bir bilgiye sahip olmamakla birlikte, sanirim dunyada, Amerika'da ve kendi ulkemizde bunun etkilerini goruyoruz. Istanbul'daki yegenim bugun telefonda 'kar yagacak, kartopu oynayacagiz teyze' diye hayal kuradursun, kis gecti, bahar geldi Istanbul kar yuzu gormedi. Sonumuz hayir olsun diyelim.
Gönderen Gazeteci zaman: 11:41 PM 8 yorum var.
Monday, March 5, 2007
Kitap okumalari- Istanbul Geceleri
1993 yilinin Mart ayinda vefat eden yazari rahmetle aniyorum.
Istanbul Geceleri'nden bir alinti:
" Istanbul tiryakiligi.. buna insafli olup da Istanbul hastaligi da desek olur. Iptilanin bir derecesi vardir ki artik bize zevk yerine istirap verir. Fakat bu oyle bir istiraptir ki, bedelini hicbir zevkin dudaginda bulamayiz. Belki de bu yuzden bir Istanbul tiryakisi, icinde dogup buyudugu bu sehrin heyecani afetine yakalanmis samimi bir Istanbul divanesidir."
Zaman zaman kitaptan baska alintilar da alip yayinlamayi dusunuyorum. Okunulasi kitaplardan biri diyebilirim.Universite kutuphanesinin Turkce kitaplar bolumunde de bulunan bu kitabi istegim ustune beni kirmayarak odunc alip getiren Zehra arkadasima da buradan coookkk tesekkurler ediyorum.
Gönderen Gazeteci zaman: 11:52 PM 12 yorum var.
Friday, February 16, 2007
Guzelim Bogaz ve Rumeli Hisari
2006 yazinda cektigim fotograflardan. Anadolu Kavagi'na cumbur cemaat ailece giderken
Gönderen Gazeteci zaman: 8:30 PM 9 yorum var.
Etiketler: Gezi-hatira
Istanbul
Gönderen Gazeteci zaman: 5:52 PM 2 yorum var.